Depresyon nedir?
Latince “depressus” kelimesinden gelen depresyon sözcüğü, çökme, kendini kederli hissetme anlamındadır. Depresyon; kişinin mutlu olma ve hayattan zevk alma özelliğini geçici olarak kaybettiği, duygu ve düşüncelerinin işlevselliğini yitirdiği psikiyatrik bir hastalıktır. Depresyon genelde; sebepsiz sıkıntı, bunaltı,karamsarlık, umutsuzluk, huzursuzluk, gerginlik, hiçbir şeyden zevk almama, uyku sorunları, iştah sorunları, yaşamına son verme düşünceleri gibi faktörlerle kendini gösterir. Araştırmalara göre yaşamı boyunca her 100 erkekten 10’u, her 100 kadının 20’si depresyon geçirmektedir.
Depresyon nedenleri nelerdir?
Depresyona yol açan bir çok faktör vardır. Bu faktörlerin başında; Kalıtım, beyin kimyasındaki bozulmalar, kişilik özellikleri, çevresel ve sosyal olaylar, geçmiş yaşam olayları yer almaktadır.
Depresyon çeşitleri nelerdir?
Majör depresyon: Depresif duygu-durum da hasta kendini çökmüş, hüzünlü, sıkıntılı, kederli, mutsuz ve ağlamaya eğilimli olarak hisseder. Depresyondaki hastaya göre yaşam anlam ve zevkini ( anhedoni ) kaybetmiş gibidir. Kendini bir boşlukta hisseder, yaşam ile alakalı olan işlere ilgisi ve isteği kaybolmuştur.
Melankoli: Yorgunluk, bir işi yapmada isteksizlik, baş ağrıları, iştahsızlık, sabah erken uyanma gibi belirtilerle yavaş biçimde başlar. Sabahları kötüleşme belirgin bir özelliktir. Suçluluk duyguları yoğundur. Aşırı kilo kaybı görülebilir. İntihar olasılığı kuvvetlidir.
Psikotik depresyon: Ağır bir depresyon çeşidi olup hezeyan, halüsinasyon ve düşünce bozuklukları ile seyreder. Şiddetli uykusuzluk, psikomotor ajitasyon ve retardasyon ile şiddetli depresyon bulguları klinik tabloya hakimdir. Hareketler ve konuşma o kadar yavaşlayabilir ki, hasta tamamen hareketsiz ve sessiz durabilir.
Maskeli depresyon: Bedensel belirtilerin ön planda olduğu, psikolojik belirtilerin arka planda olduğu bir depresyon türüdür. daha çok mide, bağırsak şikayetleri,baş, el, ayak gibi bölgelerde karıncalanma, yanma, uyuşma, baş, eklem, adele ağrıları, baş dönmesi gibi bedensel yakınmalar mevcuttur.
Atipik depresyon: Aşırı yeme ve bol uyku ile karakterize edilen, belirtilerin daha çok akşamları şiddetlendiği, külçeleşme hissi ve yoğun letarji ile seyreden bir depresyon çeşididir. Bu depresyon tipinde antidepresandan ziyade psikoterapiler daha etkilidir.
Kronik depresyon(Distimi): Karamsar mizaç, hasta mizaçlı anlamına gelen distimi, Hipokrat zamanından beri tanımlanmıştır. İki yıldan uzun süren hafif depresyon distimi olarak değerlendirilir. Çocuk ve ergen depresyonlarında bu süre bir yıldır. Distimi tedavisinde, antidepresan ilaç tedavisine psikoterapi mutlaka eklenmelidir. Kişiler arası yönelimli psikoterapiler ve bilişsel-davranışçı terapi etkin olacaktır. Psikoterapideki asıl amaç hastanın kişisel ve toplumsal becerilerini arttırmaktır.
Çocuk ve ergenlik depresyonu: Çocuk ve ergenlik döneminde beliren ani içe kapanma, kendine zarar verme düşünceleri, gibi durumlarla ortaya çıkan çocukluk dönemi depresyonudur.
Depresyon tedavisini 2 grupta toplayabiliriz;
1-Psikoterapi
2-Biyolojik tedaviler
-Antidepresan ilaç tedavisi
-Elektroşok teavisi
-Manyetik uyarım tedavisi
-Işık tedavisi
-Pille beyin uyarımı tedavisi
Depresyon tedavisinde en uygun tedavi şeklini depresyonun şiddetine göre doktorunuzun vermesi isabetli olacaktır.
DEPRESYONUN PSİKOTERAPİ İLE TEDAVİSİ
Depresyon tedavisi denildiğinde aklımıza ilk gelen şey antidepresan ilaçlardır. Fakat ilaçlar depresyon tedavisinde tek başına yeterli olmamaktadır. İyileşmeyi hızlandırmak ve depresyonun tekrar etmesini önlemek için psikoterapi ile kişinin zihinsel şemalarını, yaşama bakış açısını, olayları ve kendini değerlendirme biçimini ve çaresizlik düşüncelerini yeniden yapılandırmak gerekiyor. Psikoterapi yöntemleri ile kişi Kendini daha güçlü hissediyor, mutlu bir yaşam sürmek için sayısız nedenlerinin farkına varıyor, yaşamış olduğu güçlüklerle ve stresle nasıl baş edebileceğini öğreniyor.
Depresyon tedavisinde etkili bir yöntem olarak kullanılan Bilişsel Davranışçı Terapi yöntemleri ile danışanın; kendisine, çevresine ve geleceğe karşı olumsuz algıları ele alınır. Otomatik olarak gelen olumsuz düşünceler ele alınıp terapist ile birlikte işlevselliği sorgulanır. Seanslarla birlikte yaşamın sadece siyah yada beyaz olmadığı ara renklerin de olduğu danışan tarafından farkına varılır. Böylece algıdaki sistematik hatalar ortadan kaldırılır. Terapilerde danışana bir takım ev ödevleri verilir.