ÇOCUK VE ERGENLERDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ

ÇOCUK VE ERGENLERDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ

1950’li yıllarda Aaron Beck’in yapmış olduğu çalışmalar, bilişsel davranışçı terapi kuramları olarak, psikoterapi alanında adeta bir bilişsel devrime dönüşmüş ve depresyon, anksiyete, panikatak gibi alanlarda sık kullanılan bir yöntem halini almıştır. Bilişsel davranışçı terapilerin sık kullanılma nedeni kısa süreli ve çözüm odaklı sonuçlar elde etmesidir.

Bilişsel teoriye göreyse çocukluk çağındaki deneyimler öğrenme yoluyla bazı temel düşünce, sayıltı ve inanç sistemlerinin oluşmasına neden olur. Bu temel düşünce ve inançlar “şema“ olarak adlandırılır. Bu şemalar katı düşünce kalıpları olup, yaşamın daha ileri dönemlerinde bireylerin kendileri ve yaşadıkları dünyaya ilişkin algılarını biçimlendirmekte kullanılır.

Çocuk ve Ergenlerde Uygulanan BDT Yöntemleri

BDT’nin en temel öğelerinden birisi, “Sokratik diyalog” tur. Bu tekniğin amacı, terapötik tartışmadan farklıdır. Terapist, danışandan bilgi almaya ve edindiği bilgiyle, terapi sürecini düzenlemeye çalışır. Sorular, danışanın bakış açısını ve beklentilerini açığa çıkarmaya yani “birlikte keşfetmeye” yöneliktir. Terapistin rolü, sadece “öğreten” kişi değil; aynı zamanda, danışandan/çocuktan “öğrenen” bir biçimdedir (Bolten 2001, Overholser 1994).

Kayıt tutma yöntemi, birçok durumda kullanılır; örneğin, olumsuz otomatik düşüncelerin, hergün yapılan etkinliklerin, hoşa giden etkinliklerin veya anksiyete belirtilerinin kaydı (Rose 1998).

Bilişsel yeniden yapılandırma tekniklerinden birisi, “iç konuşma” veya “kendine yönerge verme”dir. Amacı, olumsuz bilişleri değiştirmek için otomatik düşünceleri yansıtan “iç konuşma”nın değiştirilmesidir. Çocuğa/ergene, düşüncelerini değiştirerek duygu ve davranışlarını kontrol edebileceği öğretilir (Friedberg ve McClure 2002, Friedberg ve ark. 2010).

Problem çözme eğitimi, çocuğun hem kendi bireysel problemlerini hem de kişilerarası ilişkilerinde yaşadığı problemleri çözmesini amaçlar. Öncelikle, çocuğun olaylara nasıl yaklaştığı belirlenir. İkinci olarak, problem çözümü için adım adım bir yaklaşım izlemesi öğretilir. Bu amaçla, oyunlar, akademik aktiviteler ve hikâyeler kullanılır. Terapist, genellikle aktif bir rol oynar. Daha sonra çocuğa, ev ödevleri ve kayıt tutma görevleri verilir. Seanslarda, çocuğun gerçek yaşamdaki deneyimleri incelenip geri bildirimler verilerek; davranış, pekiştirilmeye çalışılır (Friedberg ve McClure 2002)

Girişkenlik eğitimi, sosyal ortamlarda ve duygu ifadesinde zorlanılan durumlarda kullanılan bir yöntemdir. Çocuğun/ergenin, duygularını doğrudan, dürüstçe ve uygun şekilde ifade etmesi amaçlanır. Bazen daha didaktik yöntemlerin; bazen de, rol canlandırma, model olma, oyunlar, akademik aktiviteler ve hikâyeler gibi yöntemlerin kullanılması gerekebilir (Friedberg ve ark. 2010).

Gevşeme eğitiminde, duygudurum ve anksiyete semptomları yaşayan çocukların/ergenlerin, genellikle gerginlik yaşadıkları varsayımından haraket edilir. En sık kullanılanlarından birisi, nefes egzersizidir. Genellikle, gözler kapatılarak dikkatin solunum üzerine odaklanmasına çalışılır. Çocuktan, burnundan doğal bir biçimde nefes alması istenir. Nefes, göğüs kafesini değil diyaframı aşağıya doğru iterek karnı şişirmelidir. Nefesin, yavaş yavaş ve ağzından verilmesi istenir ve 1-2 saniyelik aralarla tekrarlanır (Gosch ve ark. 2006).

Sistematik duyarsızlaştırmada, anksiyeteyi arttıran durumlarla ilgili korku hiyerarşisi belirlenerek; bu uyaranlarla, gerçek yaşamda (in vivo) veya hayali olarak (in vitro) çalışılır. Örneğin, fobik bozuklukta korku ortadan kalkana kadar koşullanmış olan uyaranla (örn. köpek, yükseklik) derece derece karşılaştırılır. Gevşeme, model olma ve pekiştirme yöntemleri de eklenebilir (Friedberg ve McClure 2002). Maruz bırakma teknikleri ise, otomatik ve pekiştirilmiş tepkileri kırmaya yarar. Terapi ortamında oldukça fazla pratik yapılmalıdır. Çocuk, kendisini hazır hissettiğinde, ev ödevleri verilerek gerçek yaşam uygulamasına geçilir (Gosch ve ark. 2006).

Bilişsel davranışçı terapiye göre duygularımızı başımıza gelen olaylara yüklediğimiz anlam belirler. Duygular ise davranışlarımızı şekillendirir. Düşünce yapımızı değiştirdiğimizde ve olumsuz otomatik düşünlerimizin yerine işlevsel düşünceler yerleştirdiğimizde genel ruh hali de değişime uğrayacaktır. Düşüncelerimiz bir ağacın kökleri gibi toprağa yani geçmiş yaşantılara sıkı sıkıya bağlıdır. Bu yüzden düşünce değişimi dediğimiz durum bu köklerin artık faydasız olan kısımlarını keserek yeni sağlıklı kökler oluşturmaya çalışarak mümkündür.

 

Uzman Psikolojik Danışman Ömer AKTÜRK

 

KAYNAKÇA

Bilişsel Davranışçı Terapinin Duygu Durum ve Anksiyete Bozukluğu Olan Çocuk ve Ergenlerde Kullanımı: Bir Gözden Geçirme Çalışması Nilgün ÖNGİDER Psikolog, P.S. Yaşam Özel Aile Danışma Merkezi, İzmir

https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/36/bilissel-davranisci-psikoterapi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir