BAĞLANMA STİLLERİNİN PARTNER İLİŞKİLERİNE ETKİSİ
Yapılan araştırmalar, çocukluk dönemindeki anne çocuk arasındaki bağlanma kalitesinin sonraki yıllardaki yetişkin ilişkilerinin kalitesi üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu göstermiştir.
Anne bebek arasındaki bağlanma ilişkisi olumluysa, yetişkinlikte kurulan yakın ilişkilerin de olumlu olduğu, erken dönemdeki bu bağ olumsuzsa sonraki yakın ilişkilerin de problemli olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır.
Yaşamlarının erken yıllarında olumsuz bakım deneyimleri yaşayan birçok bireyin güçlü ve destekleyen evlilikler kurduklarına dair kanıtlar birçok araştırmayla ortaya konulmuştur.
Bağlanma Kavramı
Bağlanma şekli kişinin yaşadığı bebeklik dönemi içerisinde şekillenen, süreklilik arz ettiği düşünülen, kişinin çevresindeki farklı kişilerle ilişki kurma ağını biçimlendiren bir mekanizmadır.
Bebek ile onun annesi veya birinci dereceden bakım sağlayan bireyle arasında meydana gelen temel güven hissini oluşturan ilk bağdır. Bu sebeple bebeğin bakımını sağlayan kim ise oldukça önemli rolü bulunmaktadır, çünkü bağlanma teorisyenlerine göre bebeklikte meydana gelen güvenli veya güvensiz bağlanma türü gelecek hayat döneminde minimum değişiklik göstermektedir (Hamilton, 2000).
Bağlanma, anneyle bebeği arasında gebelik esnasında başlamaktadır. Doğum anından başlayan bağlanma ilk birkaç ay ya da birkaç sene sürebilmektedir. Çünkü insanın sahip olduğu biyolojisinin hususi durumu dolayısıyla yaşamda var olmak için insan yavrusu, diğer çeşitlerin yavrularına kıyasla ebeveynlerine muhtaç durumdadır. Bağlanma yaşanabilmesi için bebeğin annesini ayırt edebilmesi, nesne devamlılığının var olması ve sembolik oyun yetisinin mühim olduğu düşünülmektedir (Thompson, 2006).
Araştırmalar neticesinde kişilerin bebeklik ya da erken çocukluk dönemlerinde annelerinden ayrı olmasının, ilerde hayatta meydana gelebilecek bozukluk veya nevrozlar için belirleyici bir faktör olabileceği tespit edilmiştir.
John Bowlby, 1944 senesinde “Kırk dört çocuk hırsız: Kişilikleri ve yaşamları” isimli araştırmayı gerçekleştirmiş ve bunun neticesinde Dünya Sağlık Örgütleri bir rapor yayınlamıştır. Rapora göre, bebeklik döneminin ilk üç senesinde annesinden ayrı kalan kişilerin gelecek hayatlarında bedensel ve psikolojik bakımdan hastalanma riski taşıyabilme olasılığı bulunmaktadır.
Bowlby gerçekleştirdiği araştırma neticesinde, bebeklerin annelerini yalnızca açlık içgüdülerini giderdikleri için sevdikleri görüşünü reddetmiş ve bağlanma kuramını meydana getirmiştir (Bowlby, 1979).
Anne ve bebek arasındaki bağlanma gelişirken zihnin modelinde birbirini doğrulayan ve bir biçimde gelişen “Değerli ben” ve “Güvenilir o” şeması vardır. Bu iki şema yakın ilişkiler oluşturulduğu zaman meydana gelen endişe, kaçınma davranışı veya mesafeyi muhafaza etme durumuyla ilişkilidir.
Bağlanma stilleri ve yakın ilişkiler arasındaki bağı inceleyen çok sayıda araştırma, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, hem kaygılı-kararsız, hem de kaçınan bağlanma stiline sahip bireylere kıyasla ilişkiye daha fazla yatırım yaptıklarını, daha uyumlu ve doyumlu ilişkiler yaşadıklarını, eş kabullerinin daha fazla olduğunu, daha fazla bağımsızlık yaşadıklarını, stresle baş etmede daha fazla yapıcı yol bulduklarını ortaya koymuştur.
YETİŞKİNLERDE BAĞLANMA
Bowlby (1969), temel olarak, bebek ve bebeğe bakım verenin ilişkisinin doğasını anlamaya odaklanmış olsa da, bağlanma deneyiminin beşikten mezara kadar sürdüğüne inanmıştır. Temel bağlanma figürü ile yaşadığımız deneyimlerle kendimize ve diğerlerine yönelik içsel çalışan modeller geliştirdiğimizi ve bu modellerin sonraki yıllarda yakın kişiler arası ilişkiler için bir rehber, model işlevi gördüğünü belirtir.
Hazan ve Shaver (1987), yetişkin romantik ilişkilerinin çocuklar ve onlara bakım veren kişiler arasındaki etkileşimlerle benzerlikleri olduğunu fark etmişlerdir. Örneğin romantik eşler birbirlerine yakın olmayı isterler. Eşleri yanlarında olduğunda rahat hisseder ve eşleri yanlarında olmadığında kaygılı ya da yalnız hissederler. Ayrıca, yaşamın sunduğu sürpriz, fırsat ya da meydan okumalar karşısında eşler bir güvenli üs (secure base) olarak yardım eder.
Bağlanma İle İlgili Araştırmalar
Hazan ve Shaver’in (1987) bulguları, bağlanma stilleriyle ilişkilerin incelendiği birçok araştırmayla desteklenmiştir. Örneğin, Hazan ve Shaver (1990) yaşları ortalama 18 olan üniversite öğrencileriyle yaptıkları çalışmada öğrencilerin kendilerine yönelik temsillerini araştırmışlardır. Güvenli bağlanma stillerine sahip öğrenciler, kendilerini tanıması kolay ve çoğu kişi tarafından sevilen biri olarak tanımlamışlardır. Ayrıca diğer insanları iyi niyetli olarak değerlendirmişlerdir. Kaygılı/Kararsız bağlanma stiline sahip öğrenciler yanlış anlaşıldıklarını ve kıymetlerinin takdir edilmediği gibi ifadelerle kendilerini daha kuşku dolu olarak tanımlamışlardır. Diğerlerini, kendilerine göre ilişkiye bağlı olmaya daha az yetenekli ve daha isteksiz olarak tanımlamışlardır. Kaçınan bağlanma stillerine sahip öğrenciler ise yakınlığa yönelik korku ifade etmişlerdir.
Yetişkin bağlanması üzerine yapılan araştırmalar birbirleriyle tutarlı olarak güvenli yetişkinlerin kaygılı/kararsızlara ve kaçınanlara oranla daha olumlu ilişki deneyimleri bildirdiklerini ortaya koymaktadır. Örneğin; Collins ve Read (1990), güvenli bağlanma stiline sahip kişilerin diğerlerine oranla kendilik değerlerinin daha yüksek olduğunu, sosyal ortamlarda daha güvenli, genel olarak daha atılgan olduklarını bulmuşlardır.
Ayrıca, güvenli kişilerin, başkalarının güvenilir, destek verici, iyi niyetli oluşuyla ilgili ve sosyal dünyaya dair daha olumlu inançlara sahip olduğu, kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip kişilerin ise başkalarına yakın olmak fikrinden rahatsızlık duymadıkları bulunmuştur. Ancak kaygılı/kararsız kişiler atılganlık, kendilik değeri ve kendine güven ölçeklerinde daha düşük puanlar almışlardır. Başkaları tarafından terk edileceklerine dair büyük endişeye sahiptirler. Kaygılı/kararsız kişilerin insan doğasına bakışının daha olumsuz olduğu ortaya çıkmıştır.
İnsanın kendi hayatını pek kontrol edemediğine inanmaktadırlar ve başkalarını, anlaşılması zor ve karmaşık olarak nitelendirmektedirler. Son olarak, kaçınan yetişkinler başkalarıyla yakın olmaktan rahatsız olmakta, onların güvenilir ve destek verici olmadığını düşünme eğilimindedirler. Ancak yüksek kendilik değeri ve atılganlık göstererek kendilerine dair olumlu bakış açısına sahiplerdir.
Eş seçimi çalışmaları göstermiştir ki güvenli bağlanma stiline sahip olan bireyler en çok rağbet edilen eşlerdir ve her ikisi de güvenli bağlanma stiline sahip çiftler daha başarılı evliliklere sahiptir.
Kirkpatrick (1998) eş seçimi çalışmalarını gözden geçirdiği çalışmasında, çoğu çalışmanın, tüm yetişkin bağlanma stillerine sahip bireylerin uzun birliktelikler sağlayabilmek için güvenli eşleri tercih ettiklerini gösterdiğini bulmuştur. Kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler uzun süreli ilişkilere daha az katılmaktadırlar. Buna ek olarak, güvenli bağlanma stiline sahip bireyler ilişkilerinde daha sıcak, anlayışlı ve duygusal yakınlığa hazır iken, kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerin daha mesafeli oldukları görülmüştür.
Bowlby, bağlanmanın ayırt edici dört özelliği olduğuna inanıyordu:
• Yakınlık Bakımı: Bağlı olduğumuz kişilerin yanında olma arzusu.
• Güvenli Liman: Bir korku veya tehdit karşısında konfor ve güvenlik için anneye dönüş.
• Güvenli Taban: Bebeğin etrafındaki çevreyi keşfedebileceği bir güvenlik temeli olarak işlev görür.
• Ayırma Tehlikesi: Bağlanma figürünün yokluğunda ortaya çıkan endişe.
Bowlby ayrıca bağlanma teorisi hakkında üç önemli öneride bulundu:
• Birincisi; ilk bakıcılarının etrafında olduğundan emin olarak büyüyen çocukların, bu tür bir güven olmadan yetiştirilenlere göre, korku yaşama ihtimallerinin daha düşük olduğunu belirtti.
• İkincisi; bu güvenin kritik bir gelişim döneminde, bebeklik, çocukluk ve ergenlik yıllarında şekillendiğine inanıyordu. Bu dönemde oluşan beklentiler, kişinin yaşamının geri kalanında nispeten değişmeden kalma eğilimindedir.
• Üçüncüsü; oluşan bu beklentilerin doğrudan deneyime bağlı olduğunu belirtti. Başka bir deyişle, çocuklar bakım verenin ihtiyaçlarına cevap vereceği beklentilerini geliştirmektedir, çünkü deneyimleri bakımından bakım veren geçmişte duyarlı olmuştur.
Güvenli, kaçıngan, saplantılı ve endişeli olmak üzere Dörtlü Bağlanma Modeli
Güvenli Bağlanma: Güvenli bir şekilde bağlı yetişkinler, ilişkilerinde daha tatmin olma eğilimindedir. Güvenli bir bağlanma olan çocuklar, ebeveynlerini dışarı çıkabilecekleri ve dünyayı bağımsız olarak keşfedebilecekleri güvenli bir üs olarak görürler. Güvenli bir yetişkinin romantik partnerleri ile benzer bir ilişkisi vardır, kendilerini güvende ve bağlı hissederken, kendilerinin ve eşlerinin serbestçe hareket etmesine izin verir.
Endişeli Bağlanma: Güvenli bir şekilde bağlı çiftlerin aksine, endişeli bir eki olan insanlar, bir fantezi bağı oluşturmak için umutsuz olma eğilimindedir. Gerçek aşkı hissetmek ya da eşlerine güven duymak yerine, genellikle duygusal açlık hissederler. Sık sık onları kurtarmak veya tamamlamak için eşlerini ararlar. Eşlerine yapışarak bir güvenlik ve güvenlik hissi arasalar da, eşlerini uzağa iten eylemlerde bulunurlar.
Kaçıngan Bağlanma: Kaçıngan bağlanan insanlar kendilerini duygusal olarak eşlerinden uzak tutma eğilimindedirler. Ebeveynlik rolünü üstlenerek, izolasyon arayabilir ve “sahte bağımsız” hissedebilirler. Genellikle kendilerine odaklandıkları gibi ortaya çıkarlar ve konforlarına aşırı düşkün olabilirler.
Saplantılı bağlanma: Saplantılı bağlanma stiline sahip bireyler yakın ilişkilerde daha az esnek olma eğilimindedirler. İletişimde esnekliğin eksik olması, benlik saygısının düşük olmasının bir sonucudur. Saplantılı bağlılığı olan bireyler, benlik saygısını artırmaya yönelik ilişkiler arar ve onaylanma gereksinimlerini yerine getirmek üzere seçtikleri partnerlerine aşırı derecede bağımlı hale gelirler. Bu nedenle, saplantılı bağlanma modeli olan yalnız bireyler sık sık kendilerini sevilmez ve değersiz hissederler. Saplantılı bağlanan bireyler, samimi bir ilişki kurdukları zaman, samimiyeti sürdürme ve ilişkinin güvenliğini kaybetmeme çabasıyla aşırı derecede bağımlı davranırlar. Bu nedenle iletişim, genellikle bireyin bağlantının korunmasını sağlama çabası için yüksek düzeyde katılım ve aşırı istekli davranması üzerine kurulmuştur.
Bağlanma stilleri ve eş seçimi
Mutlu evliliklerde uyum, sadakat, tutarlılık, güven, işbirliği olmazsa olmazdır. Bu yüzden eş seçimi oldukça önemlidir. Bağlanma stiline göre eş seçimini güvenli, kaygılı ve kaçıngan bağlanma stiline göre ele almak mümkündür.
Bireylerin güçlü duygusal bağ kurduğu kişilere karşı hissettiği güven duygusu, ona bakım veren kişiye karşı hissettiği yakınlık (burada bakım veren kişi anne ya da bir yakını olabilir) gelecekte kuracağı kişilerarası ilişkilerin temelini oluşturmaktadır. BU anlamda anne bebek arasında oluşan ilk şema oldukça önemlidir. Evlilik uyumunun temeli de çocukluk çağlarında kazanılan bu şemalara göre oluşmaktadır.
Kendini değerli ve güvende hissetmeyen bebeklerde ayrılık kaygısı ve ayrılık protestosu ortaya çıkmaktadır. Yaşamın ilerleyen süreçlerinde ise romantik ilişkilerden uzak durma şeklinde ortaya çıkan ayrılık kaygısının temelinde çocukken anneden alamadığı ilgiyi ilerleyen yaşantısında eşinden de alamayacağı kaygısı yatar. (Solmuş, Eş Seçiminden Boşanmaya Romantik İlişkiler, Evlilik ve Aile, 2010)
Bağlanma ve romantik ilişkiler üzerine yapılan araştırmalar incelendiğinde güvenli bağlanan kişiler, romantik ilişkilerini mutlu, güvenilir, destek kaynağı olarak tanımlamaktadır. Bu kişilerin evliliklerinde ortaya çıkan problemleri barışarak değil çözümü bularak ortadan kaldırdıklarını söylemişlerdir. Eşlerden biri hata yaptığında diğer eş bunu büyük bir problem olarak görmemektedir.
Kaçıngan bağlanan kişiler ise hem romantik ilişkilerden hem de kişilerarası ilişkilerden uzak durdurduklarını beyan etmişlerdir. Bu kişiler için hem bir ilişkiye başlayıp sürdürmek hem de sosyal ilişkilerinde yeni arkadaşlıklar kurmak zahmetli ve sancılı bir süreçtir.
Kaygılı bağlanan kişiler ise romantik ilişkilerini cinsel çekim, kıskançlık ve belli olmayan duygusal değişim olarak tanımlamıştır. (Hazan & Shaver, 1987)
Romantik ilişkilerde kaygılı bağlanmış kişiler ilişkide kendi endişelerine odaklanma eğilimindedirler. Eşin onaylamama, desteklememe veya reddetme sinyallerine karşı aşırı duyarlı olmaktadırlar. Kaçıngan bağlanan kişiler ise başlangıçta mesafeli davranma eğilimindedirler. (Mikulincer & Shazer, 2007)
Kaygılı ve kaçıngan bağlanan kişilerde ilişki esnasında riskler ve tehditlerle ilgili tekrarlayıcı düşünceler çoğunluktadır. Her daim ilişkinin risk altında olduğunu, bir aksilik çıkacağını düşünmektedirler. Kişilerin bu şekilde ortaya koydukları işlevsel olmayan düşünceler ilişkiye ilerleyen durumlarda zarar vermektedir. (Mikulincer & Shazer, 2007)
İlişkide güvenli bağlanan bireyler ise eşlerine güven duydukları için evlilik uyumları ve ilişki uyumları daha yüksek olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak güvensiz/kaygılı bağlanan çiftlerde ise problem çözme aşamalarında anlaşmazlıklar ortaya çıktığı için evlilik ve ilişki uyumları daha düşük olarak belirlenmiştir. Bu yüzden kaygılı bağlanma olumsuzluk döngüsünün ilerlemesine sebep olmaktadır. (Kobak & Hazan, 1991)
Güvenli bağlanma stiline sahip partnerler istek ve beklentilerini daha net ifade ederler. Bunun aksine kaçıngan bağlanan kişiler isteklere ve beklentilere karşı kendilerini iletişime kapatırlar. Diğer yandan kaygılı bağlanan bireylerde ise karar verme sürecinde net bir duruş sergileyemedikleri, eleştirilme kaygısından dolayı duygu ve düşüncelerini net şekilde ifade edememekte, kesin bir duruş sergileyememektedirler. Yine kaygılı bağlanan bireylerde eşlerin planlarına dahil olma isteği, çok özel kişisel sorular sorma eğilimi gözlenmiştir (Doherty & Feeney, 2004).
Evlilik yaşantınızla ilgili bilgi almak, eş seçimi ve bağlanma stillerine yönelik çalışmak isterseniz MAVİ AĞAÇ PSİKOLOJİ & DANIŞMANLIK merkezimizle iletişime geçebilirsiniz.
KAYNAKÇA
-(Feeney, 1999; Feeney ve Hohaus, 2001; Banse, 2004).
-WATERS, E., MERRICK, S., TREBOUX, D., CROWELL, J., & ALBERSHEIM, L.,2000
-Thompson, R. A. (2006). Erken dönemde bağlanma ve sonraki gelişim üzerindeki etkileri. Türk Psikoloji Bülteni, 38: 113-20.
-KIRKPATRICK, L.A., 1998 Evolution, Pair-Bonding,and Reproductive Strategies: A Reconceptualization of Adult Attachment, Attachment theory and close relationships, Edited by Simpson, J.A. & Rholes, W.S., New York: Guilford Press. 353-393
-Doherty, N., & Feeney, J. (2004). The composition of attachment networks throughout the adult years. Personal Relationships, 11, 469-488.
-Frazier, P., Byer, A., Fischer, A., Wright, D., & Debord, K. (1996). Adult attachment style and partner choice: Correlational and experimental findings. Personal Relationships, 3(2), 117-136.